Akdeniz Anemisi (Talasemi)
Talasemi, dünyada ve ülkemizde en sık görülen, ailesel geçişi olan kalıtsal bir kan hastalığıdır. Halk arasında “Akdeniz Anemisi” adıyla bilinen talasemiye çoğunlukla Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde rastlanır. Ülkemizin de içinde olduğu Akdeniz ülkelerinde önemli bir halk sağlığı sorunu olan hastalık, taşıyıcılarda herhangi bir belirti vermiyor. Ancak her ikisi de taşıyıcı olan kişilerin evliliğinden doğan çocuklarda görülme riski yüzde 25’e çıkıyor. Özellikle Akdeniz bölgesinde bazı illerde taşıyıcılık oranı yüzde 10 gibi yüksek oranlara çıkabildiğinden, evlilik öncesi “Talasemi Taşıyıcılığı Testi” yaptırmak, hasta çocukların doğmasını engelleyeceğinden en kesin yöntemdir. Bu nedenle yeni evlenecek kişilerin evlenmeden önce talasemi taşıyıcısı olup olmadıklarını belirleyen testi yaptırmaları çok önemli.
Akdeniz anemisinde kişi taşıyıcı ya da hasta olabiliyor. Talasemi hastalığı; erken çocukluk döneminde tespit edilen, vücutta kırmızı kan hücrelerinde hemoglobin adı verilen oksijen taşıyan proteinin yapılamaması ile karakterize, çok ciddi bir kan hastalığıdır. Bu nedenle talasemi hastaları ömür boyu, ortalama 3-4 haftada bir kan transfüzyonuna (kan nakli) ihtiyaç duyarlar. Talasemi taşıyıcıları ise kan nakline ihtiyaç duymazlar ancak kan düzeyleri yaşıtlarına göre daha az seyreder. Talasemi hastalığında henüz ilaçlı tedavi(kan nakli dışında) şansı yok,ancak tedavi sağlamaya yönelik kan yapımından sorumlu sağlam kemik iliğinin kişiye nakledilmesi ile sağlıklı kan yapımı bu kişilerde sağlanabiliyor(Kemik iliği nakli). Kemik iliği nakli, ölümcül hastalığı olan ve diğer tedavi seçeneklerinin yetersiz kaldığı hastalara, doku grubu tam uyumlu olan akraba ya da akraba dışı vericileri var ise, vericiden alınan kemik iliğinin, alıcıya (hastaya) verilmesi ile tanımlanabilen uzun ve karmaşık bir tedavi yöntemidir.
Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 300 bin talasemi taşıyıcısı ve 4 binden fazla talasemi hastası yaşıyor. Ülkemizde talasemi taşıyıcılığı sıklığı yüzde 2,1 dolayındadır. Bu sayı farklı bölgelerde artmakta, taşıyıcılık sıklığı yüzde 13’e kadar yükselmektedir. Antalya’da yüzde 13, Edirne’de yüzde 6.4, Urfa’da yüzde 6.4, Aydın’da yüzde 5.1, Antakya’da yüzde 4.6, İzmir’de yüzde 4.8, Muğla’da yüzde 4.5, İstanbul’da ise yüzde 4.5 oranında Talasemi görülür. Akdeniz, Ege ve Trakya bölgeleri taşıyıcılığın yüksek olduğu bölgelerdir. Taşıyıcıların saptanması, genetik danışma ve doğum öncesi tanı konabilmesiyle engellenebilir bir hastalık olmasına rağmen, dünyada her yıl yüz binleri aşan talasemi hastası doğuyor. Talasemi hastalığından korunmak için toplum eğitilmeli ve akraba evliliklerinin riskleri açısından bilgilendirilmelidir. Özellikle taşıyıcılığın yüksek oranda görüldüğü bölgelerde hasta ve taşıyıcı bireylerin tüm akrabalarının kan tetkiki ile taranması ve evlenecek çiftlerin taşıyıcılık açısından değerlendirilmesi çok önemlidir. Eşlerin ikisinin de taşıyıcı olması durumunda eşlere danışmanlık verilmeli, genetik tanı merkezlerine yönlendirilmeli ve gebelik öncesinde gerekli tetkikler tamamlanmalıdır (örnek mutasyon analizi). İki taşıyıcının evliliği söz konusu ise çiftler mutlaka her gebeliğin erken döneminde (ilk 2 ay) doktora başvurmalı ve gerekli tetkikleri yaptırmalıdırlar.
Ülkemiz için de çok önemli bir sağlık sorunu olan talasemi için 8 Mayıs dünyada ve ülkemizde ''Talasemi Günü'' olarak belirlenmiş. Bu hastalığa ait farkındalığın arttırılması sağlıklı nesiller yetişmesi için çok önemli.
Akdeniz anemisinde kişi taşıyıcı ya da hasta olabiliyor. Talasemi hastalığı; erken çocukluk döneminde tespit edilen, vücutta kırmızı kan hücrelerinde hemoglobin adı verilen oksijen taşıyan proteinin yapılamaması ile karakterize, çok ciddi bir kan hastalığıdır. Bu nedenle talasemi hastaları ömür boyu, ortalama 3-4 haftada bir kan transfüzyonuna (kan nakli) ihtiyaç duyarlar. Talasemi taşıyıcıları ise kan nakline ihtiyaç duymazlar ancak kan düzeyleri yaşıtlarına göre daha az seyreder. Talasemi hastalığında henüz ilaçlı tedavi(kan nakli dışında) şansı yok,ancak tedavi sağlamaya yönelik kan yapımından sorumlu sağlam kemik iliğinin kişiye nakledilmesi ile sağlıklı kan yapımı bu kişilerde sağlanabiliyor(Kemik iliği nakli). Kemik iliği nakli, ölümcül hastalığı olan ve diğer tedavi seçeneklerinin yetersiz kaldığı hastalara, doku grubu tam uyumlu olan akraba ya da akraba dışı vericileri var ise, vericiden alınan kemik iliğinin, alıcıya (hastaya) verilmesi ile tanımlanabilen uzun ve karmaşık bir tedavi yöntemidir.
Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 300 bin talasemi taşıyıcısı ve 4 binden fazla talasemi hastası yaşıyor. Ülkemizde talasemi taşıyıcılığı sıklığı yüzde 2,1 dolayındadır. Bu sayı farklı bölgelerde artmakta, taşıyıcılık sıklığı yüzde 13’e kadar yükselmektedir. Antalya’da yüzde 13, Edirne’de yüzde 6.4, Urfa’da yüzde 6.4, Aydın’da yüzde 5.1, Antakya’da yüzde 4.6, İzmir’de yüzde 4.8, Muğla’da yüzde 4.5, İstanbul’da ise yüzde 4.5 oranında Talasemi görülür. Akdeniz, Ege ve Trakya bölgeleri taşıyıcılığın yüksek olduğu bölgelerdir. Taşıyıcıların saptanması, genetik danışma ve doğum öncesi tanı konabilmesiyle engellenebilir bir hastalık olmasına rağmen, dünyada her yıl yüz binleri aşan talasemi hastası doğuyor. Talasemi hastalığından korunmak için toplum eğitilmeli ve akraba evliliklerinin riskleri açısından bilgilendirilmelidir. Özellikle taşıyıcılığın yüksek oranda görüldüğü bölgelerde hasta ve taşıyıcı bireylerin tüm akrabalarının kan tetkiki ile taranması ve evlenecek çiftlerin taşıyıcılık açısından değerlendirilmesi çok önemlidir. Eşlerin ikisinin de taşıyıcı olması durumunda eşlere danışmanlık verilmeli, genetik tanı merkezlerine yönlendirilmeli ve gebelik öncesinde gerekli tetkikler tamamlanmalıdır (örnek mutasyon analizi). İki taşıyıcının evliliği söz konusu ise çiftler mutlaka her gebeliğin erken döneminde (ilk 2 ay) doktora başvurmalı ve gerekli tetkikleri yaptırmalıdırlar.
Ülkemiz için de çok önemli bir sağlık sorunu olan talasemi için 8 Mayıs dünyada ve ülkemizde ''Talasemi Günü'' olarak belirlenmiş. Bu hastalığa ait farkındalığın arttırılması sağlıklı nesiller yetişmesi için çok önemli.